Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam

‘Migren tedavi edilebilir bir hastalıktır’

Sağlık (DHA) - Demirören Haber Ajansı | 17.08.2021 - 16:43, Güncelleme: 18.08.2021 - 08:50
 

‘Migren tedavi edilebilir bir hastalıktır’

Doç. Dr. Erdal Dilekçi, ense, şakaklar ve göz çevresinde yoğunlaşan ağrılarla migrenin ataklar halinde görülen baş ağrısı tipi olduğunu ve tedavi gerektiren bir hastalık olduğunu belirterek, mikrenin tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu söyledi.

Migren tedavisinde geleneksel yöntemlerinde fayda sağladığına dikkat çeken Dr. Dilekçi, “Yaşam tarzında yapılacak ufak değişikliklerin yanı sıra, son yıllarda Türkiye’de de uygulanan özellikle akupunktur, ozon terapi, nöral terapi, proloterapi, ağrı mezoterapisi ve kupa-hacamat gibi geleneksel ve tamamlayıcı tıp (GETAT) yöntemleri ile migren tedavisinde çok başarılı sonuçlar alınmaktadır” dedi. Migrenin değişen aralıklarla ataklar halinde görülen baş ağrısı tipi olduğunu belirten Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Bölümü Sorumlu Hekimi Doç. Dr. Erdal Dilekçi, “İnsanların yüzde 90’ından fazlası hayatlarının bir döneminde baş ağrısıyla karşılaşmaktadır. Baş ağrılarının büyük bir çoğunluğu primer baş ağrısı tipinde olup, bu grupta en sık görülenler migren ve gerilim tipi baş ağrısıdır. Migrende ağrı çoğu zaman ense, şakaklardan başlayarak göz çevresinde yoğunlaşan, zonklayıcı karakterdedir. Ataklar öncesinde veya atak anında bulantı, kusma, ses ve ışığa karşı hassasiyet görülebilir” diye konuştu. “Migreni ortaya çıkaran çevresel etmenler” Migren nedeninin net olarak bilinmediğini söyleyen Doç. Dr. Erdal Dilekçi, “Genetik geçiş konusunda özellikle ailesinde migren olan kişilerde daha sık görüldüğü bilinmektedir. Bunun dışında kadınlarda sık görülmesi nedeniyle özellikle hormonlar ve buna bağlı beyin kimyasallarında yaşanan değişimlerin üzerinde durulmaktadır. Uyku bozuklukları, hormon içeren ilaç kullanımı, mayalı peynir ve şarap gibi mayalanmış alkollü içecek, işlenmiş gıdalarda kullanılan katkı maddeleri, kafeinli gıdalar, stres, cinsel aktivite, yüksek eforlu fiziksel aktiviteler ile hava değişimleri migren ataklarını ortaya çıkaran çevresel etmenler olarak karşımıza çıkmaktadır” ifadelerini kullandı. “Migrende görülen dört evre” Migren ataklarının sıklıkla 20’li yaşlarda başlamakla beraber her yaşta görülebileceğini ifade eden Dilekçi, “Migren atağı prodrom, aura, baş ağrısı ve postdrom (atak sonrası) olarak dört evrede incelenirken herkeste ve her atakta tüm evreler görülmeyebilir.  Prodrom evresi; ataklardan 12-48 saat önce görülebilir. Boyun tutulması, esneme atakları, aşırı yeme isteği veya iştahsızlık, kabızlık, huzursuzluk, karamsarlık ve depresif bulguların olabildiği ruhsal rahatsızlıklar hastalar tarafından fark edilebilir. Aurasız migren atakları daha sıktır. Yaklaşık 30 dakika süren aura dönemleri titreyen, parlak ışıklardan ibaret görsel aura ve elde, dilde uyuşma, karıncalanma ile karakterize duysal aura olarak tanımlanmaktadır.  Ağrı evresinde genellikle ense, kulak arkası veya şakaklardan başlayan, zonklayıcı, şiddetli ve basınç hissi ile karakterize ağrılardır. Ağrı hastaların çoğunluğunda tek taraflıdır. Ataklar 30 dakika ile tedavi edilmediğinde 72 saate kadar uzayabilir. Ataklar esnasında bulantı, kusma, koku, ses ve ışığa karşı hassasiyet ile burun akıntısı sıklıkla görülmektedir. Postdrom dönem ise ağrının azalmasıyla yorgunluk, bitkinlik ile karakterize dönemdir” açıklamasında bulundu. “Migrenin tanı ve tedavisi” “Klinik bulgularla migren tanısı konduğunu söyleyen Doç. Dr. Erdal Dilekçi, “Dört evrenin görüldüğü hastalarda tanı konması kolaydır. Laboratuvar ve görüntüleme tetkikleri ile baş ağrısına neden olan hastalıklar dışlanmaktadır. Tedavisini ise ilaç ve ilaç dışı tedaviler olmak üzere ikiye ayırıyoruz. İlaç tedavilerinde ağrı kesiciler, bulantı önleyen ilaçlar, ergot türevleri ve triptan grubu ilaçlar ağrı atakları esnasında kullanılmaktadır. Atakları giderek sıklaşan, ayda 2’den fazla atak geçiren hastalarda migren önleyici tedaviler başlanabilir. Bu amaçla beta blokerler, antidepresan grubu ilaçlar, epilepsi ilaçları, kalsiyum kanal blokerleri ile botox kullanılmaktadır” dedi. “İlaç dışı tedavilerde özellikle hastanın öyküsünde atak meydana getiren gıdaların tespit edilmesi ve kişinin bunlardan uzak durması önerilmektedir” diyen Dilekçi, “Gıdalar dışında atakları tetikleyen diğer faktörlerin (açlık, alkol-sigara tüketimi, koku, uyku düzensizliği vb) eliminasyonu önemlidir. Hastaların diyet, uyku ve egzersiz programı düzenlenir. Tüm bu tedaviler ve önlemlere rağmen migren tedavisinde yetersiz kalınmaktadır” ifadelerini kullandı. “Migren tedavisinde geleneksel ve tamamlayıcı tıp yöntemleri” Migren tedavisinde uygulanan geleneksel ve tamamlayıcı tıp yöntemlerinden de bahseden Dilekçi, “Son yıllarda Türkiye’de özellikle yaşam tarzı değişiklerinin yanı sıra uygulanan akupunktur, ozon terapi, nöral terapi, proloterapi, ağrı mezoterapisi ve kupa-hacamat gibi geleneksel ve tamamlayıcı tıp (GETAT) yöntemleri ile çok başarılı sonuçlar alınmaktadır. Bu yöntemler ile migren atağını tetikleyici ve neden olan faktörler (bozucu alanlar, kronik inflamasyon sonucu ortaya çıkan asidoz, kas iskelet sistemi kaynaklı tetik nokta ve kas spazmları vb) tedavi edilmekle beraber bedenimizin rejenerasyonuna-kendini yenilemesine katkıda bulunurlar. Bu yöntemlerle ilgili başarılı sonuçların gösterildiği makaleler gün geçtikçe artmaktadır” diye konuştu.   Kaynak : PHA
Doç. Dr. Erdal Dilekçi, ense, şakaklar ve göz çevresinde yoğunlaşan ağrılarla migrenin ataklar halinde görülen baş ağrısı tipi olduğunu ve tedavi gerektiren bir hastalık olduğunu belirterek, mikrenin tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu söyledi.

Migren tedavisinde geleneksel yöntemlerinde fayda sağladığına dikkat çeken Dr. Dilekçi, “Yaşam tarzında yapılacak ufak değişikliklerin yanı sıra, son yıllarda Türkiye’de de uygulanan özellikle akupunktur, ozon terapi, nöral terapi, proloterapi, ağrı mezoterapisi ve kupa-hacamat gibi geleneksel ve tamamlayıcı tıp (GETAT) yöntemleri ile migren tedavisinde çok başarılı sonuçlar alınmaktadır” dedi.

Migrenin değişen aralıklarla ataklar halinde görülen baş ağrısı tipi olduğunu belirten Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Bölümü Sorumlu Hekimi Doç. Dr. Erdal Dilekçi, “İnsanların yüzde 90’ından fazlası hayatlarının bir döneminde baş ağrısıyla karşılaşmaktadır. Baş ağrılarının büyük bir çoğunluğu primer baş ağrısı tipinde olup, bu grupta en sık görülenler migren ve gerilim tipi baş ağrısıdır. Migrende ağrı çoğu zaman ense, şakaklardan başlayarak göz çevresinde yoğunlaşan, zonklayıcı karakterdedir. Ataklar öncesinde veya atak anında bulantı, kusma, ses ve ışığa karşı hassasiyet görülebilir” diye konuştu.

“Migreni ortaya çıkaran çevresel etmenler”

Migren nedeninin net olarak bilinmediğini söyleyen Doç. Dr. Erdal Dilekçi, “Genetik geçiş konusunda özellikle ailesinde migren olan kişilerde daha sık görüldüğü bilinmektedir. Bunun dışında kadınlarda sık görülmesi nedeniyle özellikle hormonlar ve buna bağlı beyin kimyasallarında yaşanan değişimlerin üzerinde durulmaktadır. Uyku bozuklukları, hormon içeren ilaç kullanımı, mayalı peynir ve şarap gibi mayalanmış alkollü içecek, işlenmiş gıdalarda kullanılan katkı maddeleri, kafeinli gıdalar, stres, cinsel aktivite, yüksek eforlu fiziksel aktiviteler ile hava değişimleri migren ataklarını ortaya çıkaran çevresel etmenler olarak karşımıza çıkmaktadır” ifadelerini kullandı.

“Migrende görülen dört evre”

Migren ataklarının sıklıkla 20’li yaşlarda başlamakla beraber her yaşta görülebileceğini ifade eden Dilekçi, “Migren atağı prodrom, aura, baş ağrısı ve postdrom (atak sonrası) olarak dört evrede incelenirken herkeste ve her atakta tüm evreler görülmeyebilir.  Prodrom evresi; ataklardan 12-48 saat önce görülebilir. Boyun tutulması, esneme atakları, aşırı yeme isteği veya iştahsızlık, kabızlık, huzursuzluk, karamsarlık ve depresif bulguların olabildiği ruhsal rahatsızlıklar hastalar tarafından fark edilebilir. Aurasız migren atakları daha sıktır. Yaklaşık 30 dakika süren aura dönemleri titreyen, parlak ışıklardan ibaret görsel aura ve elde, dilde uyuşma, karıncalanma ile karakterize duysal aura olarak tanımlanmaktadır.  Ağrı evresinde genellikle ense, kulak arkası veya şakaklardan başlayan, zonklayıcı, şiddetli ve basınç hissi ile karakterize ağrılardır. Ağrı hastaların çoğunluğunda tek taraflıdır. Ataklar 30 dakika ile tedavi edilmediğinde 72 saate kadar uzayabilir. Ataklar esnasında bulantı, kusma, koku, ses ve ışığa karşı hassasiyet ile burun akıntısı sıklıkla görülmektedir. Postdrom dönem ise ağrının azalmasıyla yorgunluk, bitkinlik ile karakterize dönemdir” açıklamasında bulundu.

“Migrenin tanı ve tedavisi”

“Klinik bulgularla migren tanısı konduğunu söyleyen Doç. Dr. Erdal Dilekçi, “Dört evrenin görüldüğü hastalarda tanı konması kolaydır. Laboratuvar ve görüntüleme tetkikleri ile baş ağrısına neden olan hastalıklar dışlanmaktadır. Tedavisini ise ilaç ve ilaç dışı tedaviler olmak üzere ikiye ayırıyoruz. İlaç tedavilerinde ağrı kesiciler, bulantı önleyen ilaçlar, ergot türevleri ve triptan grubu ilaçlar ağrı atakları esnasında kullanılmaktadır. Atakları giderek sıklaşan, ayda 2’den fazla atak geçiren hastalarda migren önleyici tedaviler başlanabilir. Bu amaçla beta blokerler, antidepresan grubu ilaçlar, epilepsi ilaçları, kalsiyum kanal blokerleri ile botox kullanılmaktadır” dedi.

“İlaç dışı tedavilerde özellikle hastanın öyküsünde atak meydana getiren gıdaların tespit edilmesi ve kişinin bunlardan uzak durması önerilmektedir” diyen Dilekçi, “Gıdalar dışında atakları tetikleyen diğer faktörlerin (açlık, alkol-sigara tüketimi, koku, uyku düzensizliği vb) eliminasyonu önemlidir. Hastaların diyet, uyku ve egzersiz programı düzenlenir. Tüm bu tedaviler ve önlemlere rağmen migren tedavisinde yetersiz kalınmaktadır” ifadelerini kullandı.

“Migren tedavisinde geleneksel ve tamamlayıcı tıp yöntemleri”

Migren tedavisinde uygulanan geleneksel ve tamamlayıcı tıp yöntemlerinden de bahseden Dilekçi, “Son yıllarda Türkiye’de özellikle yaşam tarzı değişiklerinin yanı sıra uygulanan akupunktur, ozon terapi, nöral terapi, proloterapi, ağrı mezoterapisi ve kupa-hacamat gibi geleneksel ve tamamlayıcı tıp (GETAT) yöntemleri ile çok başarılı sonuçlar alınmaktadır. Bu yöntemler ile migren atağını tetikleyici ve neden olan faktörler (bozucu alanlar, kronik inflamasyon sonucu ortaya çıkan asidoz, kas iskelet sistemi kaynaklı tetik nokta ve kas spazmları vb) tedavi edilmekle beraber bedenimizin rejenerasyonuna-kendini yenilemesine katkıda bulunurlar. Bu yöntemlerle ilgili başarılı sonuçların gösterildiği makaleler gün geçtikçe artmaktadır” diye konuştu.

 

Kaynak : PHA

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burokratika.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.